The number of passengers is not more than 9!
Milattan Önce 4000 yılından kalma olan ören yeri Cizre’dedir. Saraylar, kervansaraylar, mağaralara oyularak yapılmış evler ve kadın, erkek kabartmaları görülebilir. Yakın bir bölgede bulunan Finik Kalesi’nde de çeşitli kabartmalar görülmektedir.
Dicle Nehri kıyısında bulunan ören yeri ilk çağdan kalmadır. Bazebde ören yerinde bulunan taştan köprü de görülmeye değerdir.
Eski bir kiliseden Hz Ömer zamanında dönüştürülmüş olan cami dikdörtgen planlıdır. Bu camideki en önemli eserlerden birisi de Ejderli Kapı Tokmağı’dır. Selçuklu Dönemi’ne ait bu kapı tokmağı İstanbul’da Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sergileniyor.
Kur’an ve çeşitli tarihçilere göre tufandan sonra Nuh Peygamber’in gemisi Cudi Dağı’na oturmuştur ve yerleşim için tufan sonrası bu bölge seçilmiştir. Nuh Peygamber’in mezarının da bulunduğu türbesi yapılan restorasyonlardan sonra ziyarete açılmıştır.
SEYYİD MUHAMMED KADRİ HAZÎN |
Anadolu velîlerinden. 1898 (H.1316) senesinde Cizre'de doğdu. Babasının ismi Seyyid Hâşim'dir. Babası ve annesi Peygamber efendimizin mübârek neslindendir. İlim öğrenme çağı gelince, Muhammed Hazîn âlim ve sâlihlerden olan babası ve dedesinden ders almaya başladı. Bu arada anne ve babasını kaybetti ve çok üzüldü. O sırada evlerine Gavs-ı Geylânî'nin geldiğini gördü. Ona; "Oğlum ne merak ediyorsun? Baban,Rabbi'nin dâvetini kabûl ederek gitti. İşte her hususta babanım. Maddî ve mânevî hiçbir şeyden endişe etme." buyurdu.
Mehmed Hazîn, zâhirî ilimleri Molla Abdurrahmân'dan öğrendi. Molla Abdurrahmân ondaki kâbiliyeti fark ederek sık sık; "Sakın ilmi terk etme. Şâyet terk edersen Allahü teâlânın sana verdiği bu zekâ, hâfıza ve kâbiliyet, yarın kıyâmet günü senden dâvâcı olacaktır." buyurdu. Muhammed Hazîn, Molla Abdurrahmân'ın derslerine devâm ederken gördüğü rüyâyı şöyle anlattı: "Hocamın ders verdiği câmiin bahçesinde bir incir ağacı vardı. Arştan yeşil bir nûr, direk gibi buraya inmiş, ben de o nûrun altında ve toprağı kazıyordum. Topraktan çıkan insan kemiklerini omuzuma koyuyordum. Sanki yerin dibini bulmuş gibi kazdım, omuzlarımda insan kemikleri oldukça yükselmişti." Ertesi gün rüyâsını hocasına anlatınca, Muhammed Abdurrahmân; "Elhamdülillah rüyân rahmânîdir ve şuna işârettir: Bütün seyyid cetlerinin bereketi nûru senin üzerinde toplanacaktır. Sen hepsinin vârisi olacaksın, atalarından bâzısı orada yatıyor." buyurdu.
Muhammed Hazîn sonraları Şeyh Muhammed Said'in sohbetlerine devâm etti. Bağekun'da oturan Şeyh Muhammed Said'i dört defâ Bağekun'da ziyâret etti. Bu ziyâretleri sırasında vilâyet makâmının en üst derecelerine kavuştu.
Hocasından icâzet alan Muhammed Kadri Hazîn, Cizre'de talebe yetiştirmeye ve insanlara Allahü teâlâya kavuşturan yolu anlatmaya başladı. Birinci Dünyâ Harbi sırasında Musul, Kerkük, Süleymâniye bölgelerini muhârebesiz alarak ele geçiren İngilizler, Cizre'ye 50 km uzaklıktaki Zaha kasabasına kadar geldi. İngiliz komutanı birkaç gün sonra Cizre'ye de geleceğini bildirdi. Bunun üzerine Cizre halkının bir kısmı silâha sarıldı, bir kısmı ise düşman esâretine girmemek için göç hazırlıklarına başladı. Bunun üzerine Muhammed Hazîn; "Hiç kimse endişe ve hicret etmesin. Hiçbir yabancı Cizre'ye giremeyecektir. Herkes emin olsun." buyurdu. Fakat sabah olunca, İngiliz ordusu Cizre'ye hareket etti. O sırada Londra'dan gelen yıldırım bir telgrafla; "Hudud, Hizil Irmağıdır. Irmağı geçmişsen de ilerlemeden hemen dön!" emri geldi. İngiliz komutanı Cizre'ye girmeden geri döndü.
Şeytana tapanlardan biri müslüman olup, Muhammed Kadri'nin talebesi olmuştu. Bir gün Cizre'den köyüne giderken yolda yağmura yakalandı. Müthiş şimşek çakıyor ve yıldırım düşüyordu. Bir ara yıldırımın, çok yakınlarında parladığını fark etti. Korkusundan hemen bir kayanın yanına siperlendi. Birkaç gün sonra Cizre'ye gidip Muhammed Kadri'yi ziyâreti sırasında, bu mevzu açılmamışken, Muhammed Kadri, onun îmânının kuvvetlenmesi için; "Geçen gün köyüne giderken şimşekten çok mu korktun da, bir kayanın dibine saklandın?" diye sordu. Talebe; "Evet. Bizim oralarda çok yıldırım düşer. Fakat o gün gibi korkulu bir an ömrümde geçirmedim." dedi. Bunun üzerine Muhammed Kadri; "Şâyet ben yıldırıma teveccüh etmeseydim, yıldırım üzerine düşecekti. Allahü teâlânın izniyle nazarım yıldırımın hedefini değiştirdi." buyurdu.
Muhammed Hazîn ömrünün sonlarına doğru rahatsızlandı.Kendisini uzak yerlerden ziyârete gelen talebelerine; "Bu son görüşmemizdir. Allahü teâlânın velî kulları âhirete intikal edince, sermâyelerini de berâberlerinde götürürler. Kalbinizdeki nûr ve zikre sebeb biziz. Onun için fazla çalışırsanız, kalbinizin mânevî sermâyesi artar." buyurdu. 1961 senesi Kasım ayının on ikinci günü 63 yaşındayken vefât etti. Kalabalık bir cemâat tarafından kılınan namazdan sonra Cizre'de Nûh aleyhisselâmın makâmı denilen türbenin ayak tarafına defnedildi.
Sazirka adıyla anılan ören yeri; su bentleri, köprüler ve şehir kalıntısı bulunmaktadır. Boğaz şeklinde oluşundan ılıman bir iklime sahip olan bölge çeşitli medeniyetler tarafından yazlık olarak da kullanılmıştır. Hala Cizre halkı dinlenmek ve piknik için burayı kullanır.
Yapıldığı tuğlaların renginden dolayı kırmızı medrese olarak adlandırılır. Cizre Beyliği tarafından Cizre’nin geri alınmasından sonra 15.yy’da yaptırılmıştır. İçinde külliye, yemekhane, dershane, avlu ve mezarlar vardır.
15. yüzyılda yapılan medrese, Mem u Zin adlı eserde geçen aşkın da yaşandığı yerdir. Hikaye birbirine aşık olup kavuşamayan Mem ve Zîn’in aşkını ve onları engelleyen Bekir karakterini anlatır. Dönemin sosyal ve kültürel hayatından esintiler de eserde görülebilir. Medrese Arap ülkelerinden ve yurt içinden çok sayıda ziyaretçi çekmektedir.
Şırnak denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan dağ çok sayıda tarihi hikayeye konu olmuş ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Nuh’un gemisinin de bu dağa indiğine inanılmaktadır.
Şırnak, eski adıyla Nuh, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Şırnak ilinin ve merkez ilçesinin yönetim merkezi olan şehirdir.
Şırnak, tarihsel olarak çok eski bir geçmişe sahiptir. Şehrin geçmişi Kâtip Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı 'Seyahatnâme' ve tarihî rivayetlere göre Nuh Tufanı öncesine dayanır. Bu rivayetlere göre Cizre, tufandan sonra ikinci kez Nuh ve oğulları tarafından inşa edilirken Cizre’nin kızgın sıcağından korunmak için Şırnak, yazlık ve yaylak olarak inşa edilmiştir.
Şırnak, Nuh'un gemisi kalıntılarının olduğu öne sürülen Cûdi Dağı’nın kuzeyinde 'Şehr-i Nûh' adıyla kurulmuş, önceleri "Şerneh", daha sonraki yıllarda ise "Kürdara Şırnak" adını almıştır. Şırnak, tarihte birçok önemli devletin başkentini kendi topraklarında barındırmıştır. Aynı zamanda Guti (Qurtie) imparatorluğunun başkenti olan "Bajarkard", Silopi ilçesi topraklarındadır. İl sınırları içinde bulunan Cûdi Dağı’nın isminin Gutilerden geldiği düşünülmektedir